Merhaba, ben Okan. 20 yaşında, esmer, kaslı, yakışıklı sayılabilecek bir delikanlıyım. Size başımdan geçen, aklımı başımdan alan, kanımı kaynatan bir hikayeyi, tam anlamıyla eks hikaye, anlatacağım. Her kelimesi gerçek, yeminle! Bu sex hikayeleri sizi de içine çekecek, çünkü o gün yaşadıklarım hem iğrenç hem de dayanılmaz derecede ateşliydi. Hazırsanız, derin bir nefes alın, çünkü bu anlatım sizi yakacak.
Ailemle aram hep iyi olmuştur, özellikle yengelerimle. Derya, 31 yaşında, dolgun kalçaları, iri göğüsleri ve bal akan gülüşüyle tam bir afet. Demet ise 25’inde, ince beli, sıkı vücudu ve çıldırmış gibi enerjik halleriyle baş döndürüyor. İkisiyle de o kadar samimiyiz ki, bazen öyle açık saçık muhabbetler yaparız ki, başkası duysa kulaklarına inanamaz. Bir keresinde, kahkahalar arasında gerdek gecelerini anlatmışlardı; nasıl inlediklerini, kocalarının onları nasıl becerdiğini, utanmadan, çekinmeden. Öyle bir muhabbet işte.
Bir yaz günü, hava cehennem gibi sıcak. Demet’le evde baş başayız, kanepede yayılmışız, bira içiyoruz. Ama Demet’in yüzü asık, gözleri dertli. “Okan,” dedi birden, “Abin beni aldatıyor.” Sesi öfkeli, ama kırgın. Abimin çapkınlıklarını bildiğim için, “E, ne var bunda?” dedim, hafif dalga geçerek. Ama Demet’in gözleri doldu. “Ne demek ne var? Zoruma gidiyor, Okan! O orospularla yatarken ben ne yapayım?” dedi, sesi titreyerek. Haklıydı, ne diyebilirdim ki?
“Peki, ne yapalım? Abimi mi vazgeçirelim?” dedim, ortamı yumuşatmak için. Ama Demet’in gözlerinde alev alev bir kararlılık vardı. “Ben ne yapacağımı biliyorum,” dedi, dişlerini sıkarak. “Ne?” dedim, merakla. “Onu boynuzlayacağım! O sikecekse, ben de sikeceğim!” dedi, gözlerimin içine bakarak. Bir an şok oldum. Şaka mı, ciddi mi? “Eğer böyle bir şey yaparsan, karşında ilk beni bulursun,” dedim, sesimde hem tehdit hem de garip bir heyecanla. Konuyu kapattık, ama içimde bir ateş yanmaya başlamıştı.
Aradan bir hafta geçti. Annem, Derya’yı ve kız kardeşimi alıp Derya’nın babasına ziyarete gitti. Ev bomboş, sessiz. Ben de can sıkıntısından dışarı çıkmıştım, ama aklımda hep Demet’in o sözleri. “Acaba blöf müydü, yoksa cidden biriyle mi yatıyor?” Kafamda deli sorular, dayanamadım, eve geri döndüm.
Anahtarımla kapıyı sessizce açtım, içeri süzüldüm. Salona doğru ilerlerken, inlemeler duydum. Kalbim güm güm atıyordu. Ve işte, korktuğum başıma geldi. Demet’i gördüm, ama yalnız değildi. Bir adamın kucağında, ağzı sikinde, öyle bir yalıyordu ki, sanki dünyadaki tek işi buydu. Şok oldum, başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Adamı gördüm, tanıdım. Bu, amcamın oğlu Mustafa’ydı! Kendi akrabam, lanet olası herif!
Sinirden çıldıracaktım. Tam içeri dalıp her şeyi mahvedecektim ki, sikimin kazık gibi olduğunu fark ettim. Evet, yanlış duymadınız. Öfkeden mi, kıskançlıktan mı, yoksa bu iğrenç manzaradan tahrik olduğumdan mı, bilmiyorum. Ama donup kaldım. Mustafa, Demet’in ağzına pompalıyordu; Demet’in dudakları o kalın sikin üstünde kayıyor, inlemeleri odayı dolduruyordu. Ben de, “Olan oldu, geri çevrilmez,” dedim kendi kendime. Ve itiraf ediyorum, onları izlemeye devam ettim. Elim sikime gitti, asılmaya başladım, zevkten titriyordum.
Sonra içimde bir ses bağırdı: “Ulan, burada böyle dikilip ne yapıyorsun? Git, sen de sikeceksin!” Çılgınca, iğrenç, ama dayanılmaz bir düşünceydi. Kapıyı sertçe açtım, içeri daldım. “Ne oluyor lan burada!” diye bağırdım. Demet’in gözleri faltaşı gibi açıldı, Mustafa’nın yüzü bembeyaz, siki inip küçülüyordu korkudan. Ama ben durmadım. Öfkem, şehvetim, her şey birbirine karıştı. Fermuarımı indirdim, sikimi çıkardım, taş gibiydi. Demet’e uzattım, “Al bakalım, yala orospu!” dedim, sesimde garip bir otoriteyle. Demet şaşkın, ama bir an sonra ağzına aldı, öyle bir yalıyordu ki, sanki hayatı buna bağlıydı. Islak, sıcak ağzı sikimi sararken zevkten inledim.
Mustafa’ya döndüm, “Lan, korkma! Zaten siktin, gel, beraber sikelim!” dedim. Mustafa önce tereddüt etti, ama gözlerindeki açlık yalan söylemiyordu. O da geri geldi, siki tekrar kalktı. O an her şey çığırından çıktı. Demet’i kanepede domalttım, amı sırılsıklam, davetkâr. Sikimi dayadım, yavaşça içine kaydım. Sıcacıktı, daracıktı. Pompalamaya başladım, her darbemde Demet inliyordu, kalçaları ritme uymuş sallanıyordu. Bir yandan götünü okşuyor, deliğini parmaklıyordum. Parmaklarım o sıkı deliğe girip çıkarken, Demet’in inlemeleri daha da yükseldi.
Mustafa’ya, “Git, ağzına ver!” dedim. O da hemen Demet’in önüne geçti, sikini ağzına dayadı. Demet bir yandan benim sikimi amında hissediyor, bir yandan Mustafa’nın sikini yalıyordu. O an, o iğrenç, o yasak manzara beni daha da azdırdı. Sikimi amından çektim, götüne dayadım. Yavaşça ittim, başı zorlanarak girdi. “Ulan, bu karı götünü bile deldirmiş!” dedim kendi kendime, sinirle, ama zevkle. Kökledim, Demet’in çığlığı odayı doldurdu. Götü öyle dardı ki, her hareketimde zevkten titriyordum. Sertçe pompalamaya başladım, bir yandan kalçalarını tokatlıyordum, kırmızı izler bırakıyordum.
Mustafa bir köşede boşalmış, kanepede bitkin oturuyordu. Ben de dayanamadım, sikimi Demet’in götünden çektim, ağzına verdim. “Yala, hepsini yut!” dedim. Demet ağzına aldı, sıcak spermlerimi yuttu, yüzüne damlalar süzülüyordu. O gün, akşama kadar her şeyi yaptık. Demet’i aramızda sandviç yaptık; ben götüne, Mustafa amına, sonra yer değiştirdik. Her deliğini doldurduk, inlemeleri, çığlıkları, zevk suları odada yankılandı.
Akşam annemler eve geldiğinde, her şey normale dönmüştü. Sanki hiçbir şey yaşanmamış gibi. Ama içimde bir ağırlık, bir sır vardı. O gün, o ateşli, iğrenç, unutulmaz anılar beynime kazındı. Devamı mı? Belki bir gün anlatırım, ama şimdilik bu kadar.